Henüz dört yaşında olmasına rağmen büyük ilgi gören İzmir Maratonu, kısa sürede Türkiye’nin en önemli koşu organizasyonlarından biri haline gelmiştir. İlk olarak 2020 yılında düzenlenen bu maraton, her yıl binlerce yerli ve yabancı sporcuyu bir araya getirmektedir. Organizasyon, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde düzenlenmekte olup, hem amatör hem de profesyonel koşuculara hitap eden farklı kategorilerde yarışlar sunmaktadır.
İzmir, geçmişten bu yana spor kültürünün güçlü olduğu şehirlerden biri olmuştur. Ancak uluslararası ölçekte bir maraton organizasyonuna sahip olması, 2020 yılında ‘Maraton İzmir’ adıyla düzenlenen ilk etkinlik ile mümkün olmuştur. İzmir’in tarihî ve doğal güzelliklerini kapsayan bu parkur, sporculara eşsiz bir deneyim sunarken, kentin spor turizmine de önemli katkılar sağlamıştır.
İzmir Maratonu’nun parkuru, kentin simgesel noktalarını içeren, deniz manzaralı ve düz bir güzergâh ile koşuculara avantaj sağlayan bir yapıya sahiptir. Güzergâh genellikle Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, Konak, Alsancak, Karşıyaka gibi şehrin merkezi bölgelerini kapsamaktadır. 42 kilometrelik tam maratonun yanı sıra, 10 kilometrelik halk koşusu gibi farklı kategoriler de her yıl düzenlenmektedir.
İzmir Maratonu, yalnızca bir spor etkinliği olmanın ötesinde, şehrin ekonomik ve sosyal hayatına da doğrudan etki eden bir organizasyon haline gelmiştir. Maraton, yerel işletmelere hareketlilik kazandırırken, İzmir’in uluslararası tanıtımına da önemli katkılarda bulunmaktadır. Ayrıca, maraton kapsamında düzenlenen sosyal sorumluluk projeleri ve bağış kampanyaları, organizasyonun sadece spor değil, toplumsal dayanışma açısından da önemli bir misyon üstlenmesini sağlamaktadır.
Son Gelişmeler
2025 yılında gerçekleştirilmesi planlanan İzmir Maratonu, valilik kararıyla iptal edilmiştir. Bu karar, hem spor camiasında hem de halk arasında büyük tepki çekmiş, şaşkınlık ve öfkeyle karşılanmıştır. İptalin gerekçesi ise son derece zayıf, yetersiz ve ikna edicilikten uzaktır. Yüzbinlerce insanın katılım gösterdiği, kentin tanıtımına ve ekonomisine büyük katkı sağlayan böylesine önemli bir etkinliği iptal etmek, bir yönetimsel karar değil, doğrudan bir kente karşı işlenmiş siyasi bir harakiri olarak değerlendirilmelidir.
Bu iptal, hükümetin yerel seçimlerde İzmir’i bir türlü ele geçiremeyişinin ardından şehri gözden çıkardığının ve adeta “ya benim olursun, ya da kara toprağın” zihniyetiyle hareket ettiğinin en somut göstergesidir. Maratonun iptali, yalnızca bir spor etkinliğinin sonlandırılması değil, İzmir’e karşı sistematik bir tavrın devamıdır. Şehir halkı, bir maratonun bile siyasi hesaplara kurban edildiğini görerek, merkezi yönetimin mesajını net biçimde almıştır: İzmir ya diz çökecek ya da cezalandırılacaktır. Ancak tarih, bu şehrin ne diz çöktüğünü ne de unutturulduğunu defalarca kanıtladı. Geriye tek bir soru kalıyor: İzmir, boyun mu eğecek, yoksa tarihine yakışır bir direniş mi gösterecek?
Bu yazının hazırlanmasına Yapay Zeka araçlarından yardım alınmıştır.
Yorum bırakın